Herkese kasvetli bir cumartesi gününden selam. :)
Bazı yerlere sadece İstanbul'a yakın diye ve keyifli bir manzarası var diye gitmeyi tercih edebiliyoruz. Ben de Garipçe'yi bu yüzden görmek istedim. Çok araştırma yapmadan sadece Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi 'ne bakarak yola çıktığımız bir gezi oldu.
Bir Pazar akşamüstü gittik ve fazlasıyla kalabalıktı. Kalabalık yerleri oldum olası sevmiyorum. Memnun kaldık mı tartılışılabilir, artı ve eksileri paylaşacağım sizlerle.İnsan elinin değdiği her yer güzelleşmiyor bilindiği üzere...
Kaleden Manzara,Kendi Arşivim |
Fotoğrafın alt - sağ tarafında kalan merdivenlerden yukarı çıktığınızda kaleye ulaşıyorsunuz.Kaynak:Kendi Arşivim |
Köye girerken önce bir otoparkçı çocuk karşıladı bizi, Çift taraflı Garipçe Caddesi var ortasında birkaç yapıyla ayrılan, (burada fotoğrafını görebilirsiniz) caddenin sağ tarafını kapatmışlar ve yolun çıkmadığını söyledi. Biz de sol taraftan tek arabanın bile zor sığdığı bir alandan meydana ulaştık.
Meydan denemez aslında çünkü orası da otopark olarak kullanılan bir alandı. (Ücret 10 tl.)
Arabayı bıraktık ve 2-3 seçenekten biri olan en bilinen balıkçıya girdik.
Meydan dediğimiz yer,(Sağ üstte gördüğümüz taş rengi ev için Erdal Özyağcılar'ın diyorlar.) Kaynak:Kendi Arşivim |
Hizmete ve lezzete diyeceğim hiçbir şey yok. Menüdeki ücretler de normal ama hesabı öderken kuver ve garsoniyer ücreti de ödeyeceğinizi unutmayın, hesap geldiğinde şok olmayın. :)
Meydan'dan bir fotoğraf,Kendi Arşivim |
Meydan'daki eski bir yapıdan bir fotoğraf,Kendi Arşivim |
İşte gördüğünüz gibi yol çıkmıyormuş! , Kendi Arşivim |
Gün Batımı,Kendi Arşivim |
Sanırım, bilinçli insanların eli değmeden, bir daha gitmek isteyeceğim bir yer değil. Çünkü köy içerisinde de harap durumda olan tarihi yapılar var. Bu kadar güzel bir doğanın olduğu bir alan nasıl oluyor da bu kadar çirkinleşebiliyor anlamıyorum.
Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Bir dahaki yazıya kadar hoşçakalın. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder