25 Ağustos 2016 Perşembe

EDİRNE GEZİSİ



      Herkese selam,

       Mayıs ayında Edirne'ye yaptığımız geziden bahsetmek ve kendi önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
      Sabah erken saatlerde kendi aracımızla yola çıktık. Daha önceden küçük bir araştırma yaptığımız için az çok nereleri görmek istediğimizi belirleyip bir rota çizmiştik. 
      Şehre Talat Paşa Caddesi'nden giriş yaptık, bu cadde üzerinde dümdüz devam edip Mimar Sinan Caddesi'ne (sağ tarafta kalıyor) döndük. İleride otoparka aracımızı bıraktık. 
İşte tam karşımızda Koca Mimar Sinan'ın ustalık eseri duruyordu. Mimari özelliklerinden çok fazla bahsetmeyeceğim çünkü zaten çok sayıda kaynak var, yazıdaki amacım Edirne'de gezilecek yerler hakkında küçük öneriler vermek.


Kaynak:Kendi Arşivim

         Yanınıza kendi başörtünüzü almayı unutmayın derim. Çünkü girdiğiniz her camide başınızı kapatmanız gerekecek ve bir çok şahane caminin olduğu bir şehre gittiğinizi aklınızda tutmanız birinci önerim. 
          Tabii ki caminin içine girerek turumuza başladık. Selimiye'ye ikinci kez geldiğimi söylemek isterim. İlki henüz mimar olmayı pek aklımdan geçirmediğim bir dönemde, 12 yaşındaydım. İçeri girdiğimde ilk gezimden tek aklımda kalan müezzin mahfilini taşıyan mermer sütunlardan birine işlenmiş "ters lale" motifiydi. 
        Bu lalenin hikayesiyle ilgili çeşitli rivayetler var, ben ilk geldiğimde birilerinin bu lale motifinin zaman geçtikçe yere doğru yaklaştığını söylediğini hatırlıyorum. Eğer merak ederseniz, buradaki linke tıklayabilirsiniz.
     Daha sonra külliyenin içindeki, eski adıyla, Dar'ül Kurra Medresesi'ni şu anda Selimiye Vakıf Müzesi olarak işlevlendirilen yapıyı gezdik. Girişte müze kartı alabilir ya da kartınız varsa yenileyebilirsiniz. Kartsız gezmek isterseniz fazla bir ücreti yoktu hatırladığım kadarıyla. İçindeki her eyvanda farklı eserler tanıtılmış. Benim için en anlamlı olan, Mimar Sinan'ın balmumu heykeli olan ilk odaydı. Gerçekten çok etkilenmiştim.
 Mimar Sinan Heykeli,Kaynak:Kendi Arşivim

Selimiye Camii, Kaynak:Kendi Arşivim







      Daha sonra çıkıp caminin çevresini gezdik. Hemen caminin arka sokağı olan Taşodalar Sokak'ta Fatih Sultan Mehmet'in doğduğu söylenen Taşodalar Otel var. Gayet güler yüzlü karşılandık, kalmak için hem fiyat olarak hem de özel hissetmek için güzel bir otel. Her odanın ayrı bir adı var, Hürrem Sultan Odası, Mimar Sinan Odası vb...
Taş Odalar Oteli,Ortak Alan, Kaynak:Kendi Arşivim
     Bir sokak arkada kalan Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ne girdik. Bizim gibi müze gezmeyi sevenler için güzel bir öneri. Sonrasında Eski Cami (Ulu Cami)'ye uğradık.
"Anlatsana biraz, neden ben?"
Mezar Steli,Roma Dönemi, I. yy.Edirne Arkeoloji Müzesi,Kaynak:Kendi Arşivim
      Sonra, tabii ki karnımız acıkmaya başladı, Edirne'ye gelip ciğer yemeden dönemezdik... Orada kime sorsanız tarif edecektir, Camiden çıkıp Talatpaşa Caddesi'nden karşıya geçip, İki Kapılıhan Caddesi'nden aşağıya yürürseniz sağ tarafta oluşmuş ciğerci kuyruklarını göreceksiniz. En meşhuru Aydın Tava Ciğer Salonu fakat biz çok acıktığımızdan ve görecek daha çok yer olduğundan vakit kaybetmek istemedik ve Kırkpınar Ciğercisi'ne girdik. Gayet lezzetliydi, öneririm.
     Ciğerci'den çıktık, Saraçlar Caddesi'ni boylu boyunca gezdik. Tam caddenin başındaki Coffee Shot isimli şirin kahveciden soğuk kahvelerimizi içtik( bu arada oturacak yer yok, kahvenizi alıp gezmeye devam ediyorsunuz), aramızdaki güzel sohbet sırasında badem ezmesini nereden alacağımıza dair bir öneri de aldık. Üç Şerefeli Cami hemen yakınımızdaydı, ellerimizde kahveler yürüyüşe devam ettik.
       Gezilecek camiler biter mi bu şehirde? Asla. Üç Şerefeli Cami gerçekten çok ilgi çekiciydi. Her minare farklı bir özellik taşıyordu. Merak edenler için; işte link.


 Üç Şerefeli Cami, Kaynak: Kendi Arşivim


    Saraçlar Caddesi ve arka sokaklarında gezilecek, görülecek çok yer var. Roma-Bizans kalıntıları, ahşap,tarihi eser niteliğindeki binalar,hanlar, hamamlar... Bir güne sığdırılabilecek bir şehir değil.(Her ne kadar biz öyle yapmaya çalışsak da Sağlık Müzesi de dahil göremediğimiz çok yer oldu.)
    Bu arada dönüşte, Saraçlar Caddesinde birkaç kapısı bulunan Alipaşa Çarşı'sına da girdik, buradan, çarşının sonundaki Balıkpazarı Kapısı'ndan çıktık ve sağ tarafta ufacık bir dükkan olan, Sayınbaş Bademezmecisi'nden hediyeliklerimizi aldık.


 



       

Etraftan çektiğimiz birkaç fotoğraf, Kaynak: Kendi arşivim

    Daha sonra,otoparktan arabayı aldık ve güney doğu yönüne,  Tunca (soyadımız da aynı zamanda:)) Nehri'ne doğru yola çıktık.
"Tunca Köprüsü yolcusu kalmasın, bir kii" Kaynak:Kendi Arşivim

              Tunca ve Meriç Nehri'ni geçtikten sonra Lozan Caddesi'nde ilerledik. Bu caddede çeşitli kafe, bahçe ve restorantlar var, hepsi çok şirin görünüyordu. Biz Limon Kafeye uğradık.
             Caddenin sonunda Karaağaç Mevkiine ulaşıyorsunuz. Trakya Üniversitesi'nin Rektörlüğü de burada bulunuyor, rektölüğün içinde ise Lozan Anıtı ve Karaağaç Tren İstasyonu Binası var. İstasyon II.Abdülhamit zamanında yapılmış ve şu an rektörlük binası olarak hizmet veriyor. Ayrıca içeride çok güzel tarihi eserler var, mezun olacak öğrenci arkadaşlar mezuniyet çekimlerini burada yapıyorlardı.
Ücretsiz ziyaret edebilirsiniz, yanlış hatırlamıyorsam bölge 19.00 'a kadar açıktı.


Trakya Üniversitesi Rektörlüğü, Kaynak:Kendi Arşivim




          Trenin önündeki fotoğrafımda göreceğinizi üzere tüm günü elimde mendille geçirdim. Arada ateşim çıktı, arada burnum aktı ama harika bir gün geçirdim.




     Siz şimdi diyorsunuz ki, gezilecek yerler bitmiştir. Hayır, asla. :)
Burada çok şirin bir kafede çay içtik, çünkü etrafta bir sürü böyle kafe var, yolumuza devam ettik. 


Bir sonraki durağımız Sarayiçi Balkan Savaşı Şehitliği'ne gittik. Bilgi için; link.


Kaynak: Kendi Arşivim


Kaynak: Kendi Arşivim
Duygulanmamak elde değil...


Bu gezi tüm gün oradan oraya koşturmakla geçti ama yine de gezemediğimiz bir çok yer oldu. Bir dahaki sefere inşallah... :) 
Bir sonraki yazıya kadar hoşçalın, kendinize iyi bakın....